NİCE
BAŞARILI YILLARA
(AK
PARTİ'NİN 15. YAŞ GÜNÜ)
58. ve 59. Hükümetler Sanayii ve Ticaret Bakanı
Siyasi
tarihimize, geriye bakıp değerlendirdiğimizde yeni bir oluşumun partileşmesi,
iktidar olabilmesinin ilk şartının halkımızda bir beklenti ortamının oluşmasına
bağlı olduğu görülür. DP, ANAVATAN, AK PARTİ en çarpıcı örneklerdir.
İki binli
yıllarda Anavatan partisinin giderek zayıflaması, Alparslan Türkeş'in ölümü
sonrası MHP'deki belirsizlikler, Refah Partisinin kapatılması DYP'nin
siyasetten çekilmesi, sol partilerin ise bir varlık gösteremeyişi hele de
ekonomimizin darboğazlara sürüklenmesi toplumumuzda yeni bir beklenti ortamı
doğurdu.
28 Şubat
Post-Modern darbe ile siyasi hayatımız tam bir vesayet altına girdi. Başta bir
kısım askeri cenah olmak üzere diğer güç odaklarının demokrasi, insan hakları,
hukukun üstünlüğü ve özgürlükleri hiçe sayan baskı ve davranışları ise ortamı
hazırlayan gelişmeler oldu.
Diğer
taraftan üç büyük siyasi partinin hem de ilke olarak sağda Milliyetçi Hareket
Partisi, ortanın sağında Liberal Anavatan Partisi ve solda Sosyal Demokrat
Demokratik Sol Parti'nin yer aldığı koalisyon hükümeti ekonomik, sosyal,
kültürel, iç ve dış politika konularında beklenenin dışında çok başarısız bir
dönem yaşattı.
Terör
tırmanırken “Yurtta sus, cihanda sus” politikası izleniyor, işsizlik, gelir dağılımı
adaletsizliği ile sosyal sorunlar tırmanırken ekonomimiz yüksek enflasyon,
yüksek faiz, döviz-borsa üçgeninde çırpınıp duruyordu.
Dünya
bankasından bakanlığa transfer edilen ve kurtarıcı olarak görülen Kemal
Derviş'in arkasında siyasi otorite oluşturulmamış IMF reçetesiyle uygulanan
parasal ağırlıklı politikalar bekleneni verememişti.
Ekonomimizin
düştüğü uçurumdan sadece para politikaları ile çıkabilmesi imkânsızdı. Para
politikalarının, ciddi mali politikalarla desteklenmesi, üretim politikalarıyla
bütünleşmesi gerekirdi.
Yatırımlar
durmuş, üretim gerilemiş, kamu toplam borç yükümüz GSMH'nın %70'ini aştığı için
Uluslar arası kaynaklar nezdinde ekonomimiz iflas etmiş durumlara
sürüklenmişti.
Birçok
yeni oluşum girişimleri gazetelere yansırken yıllardır değişmeyen MSP, REFAH,
Milli Görüş Parti programları ve değişmeyen yönetim kadroları halkımızdan
beklenen karşılığı bulamıyordu.
Refah
Partisi kapatılmış ve Recai Kutan başkanlığında Fazilet Partisi kurulmuştu.
Böyle bir ortamda Fazilet Partisi bünyesinde başlattığımız yeniden yapılanma
hareketimize gelenekçi kanat “Anavatandan gelenler” diyerek tavır almaya
başlamışlardı, oysaki bizler partiye ısrarla davet edilmiş ve değişim sözü
verilerek kabul edilmiştik.
Parti
Başkanı Recai Kutan'la heyet halinde görüştük değişim ve dönüşüm programımızı
anlattık kendisi hak verdiği halde Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocanın ve çevresinin
baskılarıyla teklifimizi kabul etmedi böylece basına yansıyan şekliyle
Gelenekçiler – Yenilikçiler hareketi başladı.
Abdullah
Gül başkanlığında hareket ettiğimiz 14.8.2000 tarihli kurulda az bir oyla
kaybetmemiz arkasından yeni bir oluşuma karar verdik.
Ancak
Fazilet Partisi’ne de kapatılma davası açılınca kamuoyunda yanlış
değerlendirilmemesini düşünerek partiden ayrılmayıp sonucu bekledik. Fazilet
Partisi’nin de 22. Haziran. 2001 tarihinde kapatılması sonucu Ak Parti
düşüncemiz bağımsız bir harekete dönüştü.
Yaptığımız
istişare toplantılarında, demokrasi hayatımızda siyasi partiler kadar önemli
olan sivil toplum kuruluşlarımız, kanaat önderlerimizin görüşlerini paylaştık,
kamuoyu yoklamalarını değerlendirdik.
İstanbul
Belediye Başkanlığında başarılı hizmetlere imza atmışken, Siirt ilimizde
okuduğu şiir yüzünden hapse giren Recep Tayyip Erdoğan'ın harekete katılması
ile çalışmalarımız yeni bir boyut kazandı.
Kamuoyu o
günlerde artık şahıs partisinden çok bir kadro harekâtı beklentisi içindeydi.
Bunu dikkate alarak başlangıçta her kesimin kendisini görmesine imkân verecek
toplumda yeri olan kimselerin üst yönetimde görev almasına özen gösterdik.
Sıra halka
iktidar olunca neler yapabileceklerimizi projelerimizle anlatmaya gelmişti.
Partide çok iyi bir görev taksimiyle çalışmalara başlandı zaten seçilen bütün
görevli arkadaşlar bilgi birikimlerimizle programı hazırlamaya başladık. Herkes
kendi alanlarında çalışmalarını başarıyla sürdürdüler.
Biz
ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı olarak kısa zamanda “Türk
Ekonomisinin Başlıca Temel Sorunları ve Acil Çözüm Önerilerimiz” kitabını
hazırlayarak parti MKYK onayından geçirip binlerce adet bastırarak dağıtmamızın
ardından konferanslar, özel toplantılar, Televizyonda açık oturum programları
ile başta İş Dünyasının ve halkımızın güvenini kazandık.
Parti ismi
olarak iki önemli unsura yer verildi “Adalet ve Kalkınma” böylece Muhafazakâr
Demokrat kimliği ile 14. Ağustos 2001 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partimiz
kurulmuş oldu.
Daha
önceden erken seçim kararlarıyla belirlenmiş olan 3. Kasım. 2002 Genel
Seçimlerine çok sistemli bir şeklide çalışmalar halkla bütünleşerek
sürdürüldü.
Malum güç
odakları bu kez kurucu genel başkan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın Milletvekili
olmasını engellediler. Buna rağmen Recep Tayyip Erdoğan Genel Başkan olarak
yılmadan ekip harekâtını sürdürerek çalışmalarına devam etti.
Kuruluşumuzun
15. ayında geçerli oyların %34,63'ünü alarak Ak Parti iktidar oldu. Bana göre
bu zafer Demokrat Parti ile başlayan 60 yılı aşan bir mücadelenin sonucuydu ve
Abdullah Gül Başkanlığında 58. Hükümet kurularak köklü değişiklikleri gündeme
getirdi.
Milletvekilliği
engellenen Recep Tayyip Erdoğan'ın bu yasağı Cumhuriyet Halk Partisinin de
desteği sonucu yapılan Anayasa değişikliği ile kaldırıldı ve Recep Tayyip
Erdoğan 8. Mart.2003 tarihinde yapılan yenilenme seçimi ile Siirt ilinden
Meclise girdi.
Abdullah
Gül'ün istifası üzerine 15. Mart.2003 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan
Başbakanlığında 59. Hükümet kuruldu.
Yerel ve
Genel Seçimlerle devam eden Ak Parti başarısı hep devam etti.
Abdullah
Gül'ün Cumhurbaşkanlığı seçiminde çıkartılan hukuk dışı engeller de Ak Parti
lehine aşılarak Cumhurbaşkanlığı kazanılmış, sonraki yıllarda da ilk defa
halkın oyları ile Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
14 yıllık
iktidar dönemimizde Hükümet ve yerel yönetimler olarak çok başarılı hizmetlere
imza atmamızı, iki Cumhurbaşkanlığını kazanmamızı nasip eden Yüce Mevlâya
şükrederken, şimdi geriye dönüp bakarak 15 yıl içinde halkımıza şerefle hizmet
edip partimize emeği geçen kadroların çalışmalarını çok iyi analiz ederek,
yanlışlara yer vermeden yeniden bir değerlendirme yapma ve geleceğe ona göre
yön verme durumundayız…
Parti
yönetiminde istişareye öncelik tanınması yanı sıra, bizi millet yapan (öz
değerlerimize) kültürümüze daha çok sahip çıkılmasına, dış politikada daha
şahsiyetli ve yapıcı, iç politikada ise uzlaştırıcı politikaların öne çıkarılmasına
önem vermeliyiz.
Diğer
taraftan bozulmaya başlayan siyasi istikrarın Binali Yıldırım Hükümetinin
kurulması ile olumlu yönde seyir takip etmesinden cesaretle kesimler arasında
sosyal barışın sağlanması konusunda ilerlemeler sağlanması böylece oluşacak
ekonomik istikrar ortamında en az %5 normalde %7'lik sürdürülebilir büyümenin
hedef alınması önem taşımaktadır.
Kısacası
kuruluş yıllarımızda ki gibi ekonomik tedbirlerin siyasi tercihlerin önünde yer
alacağı günlere geçişi heyecanla bekliyoruz.
Nice başarılı
yıllara…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder